Turizm sektörü depreme hazır mı?

Turizm sektörü depreme hazır mı?
Türkiye, tektonik oluşumu, jeolojik yapısı, topografik ve meteorolojik özellikleri gibi nedenlerden dolayı, her zaman çeşitli doğal afet tehlikeleriyle karşı karşıya olan bir ülkedir. Bu durum ülkemizde afet konusunun çeşitli yönleriyle ele alınmasına ihtiyaç doğurmaktadır. Afete dirençli bir yerleşim ve toplum oluşturmak bu anlamda en büyük öncelik olmalıdır. Ne yazık ki son deprem felaketi Türkiye’nin turizm yapı stokuna olan güveni de sarsmıştır. Uluslararası platformda inşaat sektöründe Türk mimar ve mühendislerin depreme dayanıklı yapı tasarımı konusundaki uzmanlığının sorgulanmasına başlanan bu günlerde, turizm sektöründe de turizm yapı stokunun depreme dayanıklılığının soru işareti oluşturması normal karşılanması gereken bir sonuçtur. Turizm sektörünün depreme hazır olabilmesi için mevcut yapı stokunun deprem dayanımının analiz edilmesi ve gereken önlemlerin alınması, yeni yapılacak tesislerin imar planı-zemin durumu-proje uygunluğu-inşaat süreci ve denetim süreçlerinin profesyonel ölçekte yapılması gerekir.

Yazıma 6 Şubat’ta yaşadığımız deprem felaketinde yakınlarını kaybeden herkese sabır dileyerek başlamak istiyorum. Yaşadığımız afet hepimizi derinden etkiledi. Çocuklarımızı severken gözlerimiz doluyor ve deprem bölgesinde çocuklarını, akrabalarını kaybeden ailelerin acısını içimizde hissediyoruz. Yaşadığımız deprem son deprem değil, bundan sonra da depremler yaşanacak ama sonraki depremlerde can kaybı yaşanmayabilir. Türkiye, geçmişten günümüze büyük ölçüde can kaybı, yaralanma ve mal kaybına yol açan doğal afetlerle sıklıkla karşılaşan bir ülke olmuştur. Bunun sonucu olarak afet yönetimi tarihimiz oldukça eskilere dayanmaktadır. Bu alandaki ilk düzenleme, 14 Eylül 1509 tarihinde meydana gelen İstanbul depremi sonrasında, dönemin Osmanlı Padişahı II. Beyazıt tarafından çıkarılan bir fermandır. Ülkemizde 1940’lı yıllarda yasal ve kurumsal boyutlarıyla afet yönetim sisteminin temelleri atılmasına rağmen son yaşanan afetler de göstermiştir ki, sistemin pek çok zafiyeti vardır. Osmanlı’dan günümüze yönetimlerin afetlere bakışı daima olayın meydana gelişinden sonra zararın giderilmesi, tazmini ya da yeniden inşasını kapsamış ve afet öncesi önlemlere yeterince önem verilmemiştir. Ülkemizde depremlerle ilgili yüzlerce yıllık bilgi birikimi kullanılarak ülkelerin ve şehirlerin karşılaşabileceği deprem tehlike haritaları oluşturulmuş ve maruz kalınacak tehlikenin şiddeti belirlenerek kurum ve kuruluşlar tarafından belediyeler ve yöneticiler defalarca uyarılmıştır. Sorun, bu bilgilerin ve kuralların olmamasından değil uygulanması gereken kurallara uyulmamasından ve denetim yetersizliğinden kaynaklanmaktadır... Depremde yıkılan yapıların sorumluluğunu yapıları yapan ve denetleyen kişilerin yanında bu alanları yerleşime açıp üstelik yüksek katlı yerleşime olanak sağlayan yapının da sorumluluğu paylaşması gerekir. Bizlerin de bu bilinçte olmamız şart. Yaşadığımız son deprem felaketi, afet sonrasında kişisel tedbirlerimizin ve afete karşı eğitimimizin ve farkındalığımızın çok önemli olduğu gerçeğini bizlere bir kez daha gösterdi. Depremlerin neden olabileceği kayıpları azaltma amacıyla yapacağımız en öncelikli girişim, hayatlarımızı sürdürdüğümüz yapıların yıkılmamasını ve can kayıpları oluşturmayacak şekilde ayakta kalmasını sağlamamızdır. Afete dirençli bir yerleşim ve toplum oluşturmalıyız.

Afete dirençli kentler

Doğru bir inşa sürecinin başında doğru planlama yer alır. Deprem zararlarının, yerleşim alanının plansız gelişimi, imarsız yapı stoku ve inşaat kalitesi ile yakın ilişkisinin yanı sıra, uygulamada doğal yapı ve özelliklerini dikkate almayan geleneksel planlama yaklaşımlarının da yetersiz kaldığı bilinmektedir. İmar planları hazırlanırken yerleşime uygun olmayan alanların yerleşime açılmaması en önemli kriterlerden birisidir. İmar planları hazırlanırken kentlerin sürdürülebilir gelişmesi ve sorunlarının çözümünde, yer bilimlerinin önemi giderek artmaktadır. Afetlerin sıkça yaşandığı kentlerimizin sürdürülebilir dirençliliğinin sağlanması, yerel afet risk yönetiminin geliştirilmesi zorunluluğu, yer bilimleri verilerine dayalı bütünleşik değerlendirme çalışmalarının yaygınlaştırılmasını gerektirmektedir... Son beş yıldır “afete dirençli kentler” bakımından, hem afet riskleri hem de kentlerin günlük sorunları ile baş edebilmede transdisiplinli çalışmalarla yürütülen değerlendirme süreçleri önem kazanmaktadır. Bu değerlendirmede temel hususlar, yerel bilgi ve doğal yapıya ait tüm verilerin birlikte ele alınması ve kentin planlama bileşenleri ile bütünleştirilmesidir. Bütünleşik değerlendirme transdisiplinli bir çalışmadır. Yerbilimci, ekolojist, peyzaj ve şehir planlamacıların afet yönetimi uzmanı, ekonomist ve sosyal bilimcilerin birlikte çalışmasını gerektirir.

Turizm sektöründe alınması gereken deprem önlemleri

Dünya genelinde inşaat sektöründe önemli bir etkinliği olan ülkemizin mimar ve mühendisleri ile ilgili olarak Türkiye’de yaşanan depremde çok fazla sayıda yapının yıkılması nedeniyle güven sarsıcı bir ortam oluşması bizler adına çok üzücüdür. Bu noktada depremin sonuçlarından en çok etkilenen, etkilenecek olan sektörlerin başında turizm sektörü gelir. Türkiye’de de turizm sektörü, özellikle 1980 yılından sonra büyük bir gelişme göstermiş ve ülkenin ekonomik sıkıntılar yaşadığı dönemlerde büyük bir döviz girdisi sağlayarak dış açıkların giderilmesinde, işsizliğin azaltılmasında, ödemeler bilançosunun iyileştirilmesinde önemli bir paya sahip olmuştur.Turizm sektörünün depreme hazır olabilmesi için mevcut yapı stokunun deprem dayanımının analiz edilmesi ve gereken önlemlerin alınması, yeni yapılacak tesislerin imar planı- zemin durumu-proje uygunluğu- inşaat süreci ve denetim süreçlerinin profesyonel ölçekte yapılması gerekir. Mevcut yapı stoku eski yönetmeliklere göre yapılan veya yeni yönetmeliklere göre yapılan olarak ayırt edilmeksizin deprem dayanımı olarak işletme sahipleri tarafından analiz ettirilmeli ve analiz sonuçlarına göre gereken önlemler alınmalıdır. Yapılan bu çalışmaları kullanıcının bilmesi bence güven tazelenmesi açısından çok önemli bir noktadır. Özellikle akademik platformda yapılan değerlendirmeler ulusal ve uluslararası kullanıcı profili için çok değerli. Bu süreçte devlet tarafından Deprem Güvenilirlik Sertifikası düzenlenemese dahi, deprem güvenlik tedbirleri anlamında yapılan çalışmaların sergilenmesi ve tesis tanıtım broşürlerinde yer alması faydalı olacaktır. Turizm yapılarında mimari olarak sıkça karşılaştığımız bir durum da mevcut planlamanın zaman içinde oluşan ihtiyaçlar doğrultusunda değişime ihtiyaç duymasıdır. Bu sebeple yapı içinde yapılan duvar kırımı, döşemenin şaft ya da merdiven ihtiyacından dolayı yırtılmak istenmesi, ıslak hacimlerin büyüklüklerinin ve yerlerinin değiştirilmesi, servis ve teknik alanlarda yapılmak istenen değişiklikler yapının taşıyıcı sistem tasarımını etkileyebiliyor. Dolayısı ile deprem dayanımını azaltabiliyor. Bu noktada orijinal projeye sadık kalınması, özellikle yapısal elemanları – kolon, kiriş, döşeme, merdiven çekirdekleri, asansör boşlukları gibi– etkileyen değişiklikler yapılmaması önemli konulardan biridir. Özellikle deprem bölgelerinde yaptığımız projelerde yapının taşıyıcı sistemi ve dış kabuk tasarımının yanında iç mimari çözümlerinde deprem dayanımını desteklemesi önemlidir. Deprem anında yapı depreme dayanıklı olsa dahi iç mimari planlama ve dekorasyon deprem kriterlerine uygun olarak yapılmamışsa kullanıcı yapıdan çıkamadan içeride farklı tehlikelere maruz kalabilir. Artık kervan yolda düzülür alışkanlığının bırakılması gerekiyor. Mimarların ve mühendislerin bu konudaki duruşlarının net olması, süreci doğru tanımlaması da çok önemli bir kriter.

Azerbaycan’da süreç nasıl ilerliyor?

Tarihi eser renovasyon projelerini ayrı bir kulvarda tutarak mevcut bir yapının fonksiyonunun değiştirilerek kullanımı için örnek olarak bizim gibi bir deprem ülkesi olan Azerbaycan’da yaptığımız projelerimizden bahsedebilirim. Bakü’de konut olarak tasarlanmış ve inşa edilmiş bir yapıyı ofise veya otele dönüştürdüğümüz projelerimiz var. Bu projelerimizde izlediğimiz süreçte; öncelikle proje ekibini doğru şekilde oluştururuz. Mühendislik ve mimarlık disiplinlerinin yanında, zemin danışmanı, yerel uyum danışmanı, yangın danışmanı, cephe danışmanı gibi fonksiyondan bağımsız olarak yapısal çalışmaları sürdürecek proje ekibini belirleriz. Proje sürecinde ilk aşamada yapının mevcut mimari ve mühendislik projelerinin, zemin etüdünün ve imar planlarını analiz ettik. Bu analizlerde mevcut projeler sıfırdan proje hazırlama aşaması gibi mimari ve mühendislik ekipleri tarafından kontrol edildi. Projelerin kontrolü tamamlandığında yapının mevcut fonksiyonunun gerektirdiği ihtiyacın karşıladığı anlaşıldı. Yapının rölöve – mevcut durum - çizimleri yapıldı. Yapısal elemanlar georadar sistemleri ile analiz edilerek donatı yerleri ve miktarları ölçümlendi. Bu aşamada amaç, mevcut yapının hazırlanan projelerle uyumlu olarak yapılıp yapılmadığının kontrol edilmesidir. Projelere göre yapı yakın çevresi ve yapı temelinden örnekler alınarak zemin etüdleri kontrolleri yapıldı. Mevcut fonksiyona göre yapı analiz edildikten sonra otel olarak dönüşüm süreci analiz edildi. Bu süreçte otel tasarımı mevzuat ve tasarım kriterlerine göre yapı taşıyıcı sistemi incelendiğinde mühendislik kriterleri olarak yetersiz olduğu ortaya çıktı. Yapı güçlendirme projesi hazırlandı. Ancak maliyetler kontrol edildiğinde yapının güçlendirme maliyeti yıkıp yeniden yapma maliyetinden fazla olduğundan mevcut yapının yıkılarak notel olarak yeniden projelendirilip yapılmasına karar verildi. Devam eden süreçte yapıyı otel olarak projelendirdik ve inşa süreci başladı. İnşaat sürecinde yapı tasarım grubunun süreç içerisinde etkin olması da yapı güvenliği açısından önemli kriterlerden bir tanesidir. Biz özellikle yurt dışı projelerimizde inşaat sürecinin başından sonuna kadar uygulamam sahasında yer almayı tercih edenn bir mimarlık ofisiyiz. Yerinde doğru zamanda yapılan müdahalelerin öneminin farkındayız. Özetlemek gerekirse yapısal tasarım ile başlayan tasarım süreci, mimari ve mühendislik hizmetlerinin tümününn tüm detayları depreme dayanıklı yapı ilkeleri ile çözümlenmeli ve profesyonel firmalar tarafından uygulanmalıdır. Ülkemizde denetim sürecinde mutlaka bağımsız profesyonel bir kuruluş olmalıdır.

www.asliarchitecture.com

Yorum Yaz

captcha