Elips Tasarım Mimarlık; İçerisinde hikayelerini de barından tasarımlara imza atıyor

Elips Tasarım Mimarlık; İçerisinde hikayelerini de barından tasarımlara imza atıyor
Mimar Feza Ökten Koca tarafından kurulan Elips Tasarım Mimarlık, mimari ve iç mimari tasarım çalışmalarının yanı sıra FEZA markası altında mobilya ve aydınlatma tasarımları yapan bir firma. Sektöründe 20’nci yılını geride bırakan Elips Tasarım Mimarlık’ın başarısının altında, durağan ve kendini tekrar eden yapıyı reddetmesi yatıyor

Konut, turizm, ticari ve eğitim yapılarının yanı sıra karma kullanımlı alan çözümleri konusunda projeler yürüten Elips Tasarım Mimarlık 1999 yılında Feza Ökten Koca tarafından İstanbul’da kuruldu. Serüvenine mimari proje çalışmalarıyla başladığını söyleyen Koca bir süre sonra portföyüne iç mimari proje ve uygulama hizmetlerini de ekliyor. Aynı zamanda FEZA markasıyla mobilya ve aydınlatma tasarımları da gerçekleştiriyor. “Her projeyle yeniden doğduğunu” söyleyerek tasarım anlayışını anlatmaya başlayan Yüksek Mimar Feza Ökten Koca için günün ihtiyaçlarını karşılarken geleceği de kucaklayabilmek çok önemli. Kendisiyle hem tasarım prensiplerini hem de Elips Tasarım Mimarlık’ı konuştuk.

Tasarım prensiplerinizi ve tarzınızı nasıl tanımlarsınız?

Tasarım prensibimi günün ihtiyaçlarını karşılarken aynı zamanda geleceği kucaklayan modernlikte olmak üzerine şekillendiriyorum. Ben mimar olarak yaşam kurguluyorum. Kendimde tüm canlıları düşünerek doğru tasarım yapma zorunluluğu hissediyorum. Yaptıklarım sürdürülebilir olmalı. Eskiyi kendi öz değeri ile korumak, yeniyi ise eskiyi taklit eden değil, ona saygı gösteren ve günün şartlarına uygun modern ve yalın bir şekilde tasarlamak benim tasarım anlayışım.

Bu zamana kadar horeca sektörü için projeler gerçekleştirdiniz mi? Bahseder misiniz?

Turizm ve yeme-içme sektörüyle çalışmalar yaptık ve yapmaya da devam ediyoruz. Kimi zaman zincir markalar, kimi zaman da bireysel oluşumlara tasarım hizmeti veriyoruz. Zincir markalarda öncelikli olarak bir kurumsal kimlik çalışması ve bu bağlamda bir konsept tasarım çalışması yapıyoruz. Oldukça kapsamlı bir çalışma oluyor. Sadece mekansal tasarım değil, tüm kurumsal kimlikle ilgili tasarım kararlarında bir dil birliği yakalamak gerekiyor. Bireysel oluşumlarda ise mekan zaten belirlenmiş oluyor ve o mekana ve verilmek istenilen hizmete göre mimari tasarım çalışmaları gerçekleştiriliyor. Bireysel yeme-içme sektörü çalışmalarımıza örnek olarak BJK No1903 tesisi içerisinde gerçekleştirmiş olduğumuz Bold ve Casual isimli restoranları, zincir markalara örnek olarak son zamanlarda üzerinde çalışmakta olduğumuz Gelik1972 isimli restoranı gösterebiliriz. Turizm yapılarında da pandemi sonrası daha bireysel ortamlara geçiş dönemi başladı. Biz de en son tasarlayıp uyguladığımız Fethiye’deki otel projemizde ev konforunda bir konaklama tesisi yarattık.

Proje sürecinde nasıl bir yol izliyorsunuz? Hangi konulara dikkat ediyorsunuz?

Proje sürecine başlamadan önce müşterimizle detaylı bir görüşme gerçekleştirerek yaratacağımız mekanın olası kullanıcılarını irdeliyoruz. Nasıl bir yaşam kurgulamak istediğimize karar veriyoruz. Müşterimizin isteklerini ve ihtiyaçlarını kendisinden dinledikten sonra aslında kendisinin de farkında olmadığı olası ihtiyaçlarını ve hayatını kolaylaştıracak unsurları anlatıyoruz. Kurgulayacağımız yaşam konusunda anlaştıktan sonra projeyi yapacağımız bölge ve araziyi irdeliyoruz. Eğer konu mimari değil de bir iç mimari tasarım ise bina kabuğunu ve çevre ilişkilerini gözlemliyoruz. Müşterimizin bütçesi de projenin yönlendirmesinde büyük rol oynuyor. Konu ile ilgili daha önce yaptığımız projelerden paylaşımlar yapıp müşterimizin duygularını anlamaya çalışıyoruz. Her projede yeni malzeme arayışlarımız da başlıyor.

Konsept oluşturulurken yatırımcı ve mimar açısından süreç nasıl işliyor? Sizce yatırımcılar bilinçli mi?

Bazı yatırımcılar konsept oluştururken özgün olmaya çalışırken bazı yatırımcılar ise mevcut örneklerin benzerlerini yapmaya çalışıyor. Mimarın konsept belirleme sürecinde kimi zaman işi bu nedenle çok zor olabiliyor. Kendini iyi ifade edip müşterinin güvenini kazanıp ikna edebildiği aşamada ise projenin ilk adımları atılmaya başlıyor. Yatırımcı, kullanıcıyı iyi tanımalı, kime hizmet vereceğine karar vermeli. Mimar kullanıcı senaryosu konusunda yatırımcıya yön göstermeli. Yaratılmak istenen konsept özellikle ‘neden?’ sorusuna cevap vermeli. Müşteri yaratılmak istenen bu mekanı neden seçsin? Emsallerinden ne farkı olacak? Burada en önemli şey hikaye. Tasarımın bir hikayesi olmalı. Mekandaki yaratılacak yaşam kurgusu kullanıcıya neleri deneyimletecek? Müşteri mekandan ayrılırken yanında hangi hikaye ile ayrılacak? Konsept bunları içermeli. Maalesef bazı yatırımcılara bu çalışma süreci çok uzun ve gereksiz gelebiliyor. Doğru kararlar alınmadan hızlıca yapılan projeler ne yazık ki uzun vadede sürdürülebilir olmuyor. Birbirinin benzeri mekanlar müşteriye bir şey sunmamaya başlıyor.

Otel veya restoran açacak kişilere ne gibi tavsiyeleriniz olur?

İçinde bulunduğumuz pandemi sürecinin tahminimizden daha uzun süreceği ön görülüyor. Bu yüzden özellikle bireysel değil toplu kullanımlı olan otel ve restoran yatırımı yapacak kişilerin geçici dezenfektan koyma çözümlerinden çok mekansal dağılımlarda daha bireyselliği ön plana alarak çözümlemeye gitmelerini tavsiye ediyorum. Yeni yapılacak projelerde mutlaka uzmanlardan oluşan danışmanlarla yol almaları gerekiyor. Mimari ya da iç mimari planlama yapmak demek bina ya da mekan yaratmak değil yaşam şekli yaratmak demek. Şu anda da yaşam şeklimizde öncelik sağlık ve sosyal mesafe. Planlamanın yanı sıra malzeme seçimlerinde de öncelik bu olmalı. İnsanlar sosyalleşmek istiyor. Güven içinde sosyalleşebilecekleri esnek mekanlar yaratmak gerekiyor. Günümüz tasarımlarını özellikle turizm sektöründekileri nasıl değerlendiriyorsunuz? Günümüz turizm yatırımlarında konsept kelimesinden anlaşılan ne yazık ki sadece kullanılan mobilya gibi araçların tarzı. Aslında müşteri farklılık arıyor. Genel geçerlerden bıkmış durumda. Turizmde uzun yıllar tatil köyleri ve her şey dahil sistem revaçtaydı. Son yıllarda butik otellerdeki artış da isteklerin değiştiğini gösteriyor. Bazı turizm yapılarında özellikle şehir hayatının stresinden kaçıp tatil yapmak isteyen kişileri tekrar kocaman beton binaların içine sokan tasarım anlayışı görülmekte. Şehir oteli ile tatil oteli tasarım anlayışının birbirine benzer olmasının son derece yanlış olduğunu düşünüyorum.

www.elipstasarim.com

Yorum Yaz

 
 
  captcha