2013 yılının Aralık ayında Unesco'nun İnsanlığın Somut Olmayan Kültürel Miras Listesi’ne giren ilk içeceğimiz olan Türk kahvesi aynı zamanda 500 yıllık bir tarihe sahip geleneksel ürünümüz. 16’ncı yüzyılda Osmanlı İmparatorluğu’nun kahveyle tanışması sayesinde bugün üç kıtada yetmiş ülkede kahve üretiliyor. Ayrıca Anadolu’da kahve tüketimin yaygınlaşmasıyla artan fincan ihtiyacına yönelik Osmanlı İmparatorluğu’nda ilk toplu sözleşme fincan ustalarıyla yapılmıştır.
Atilla Narin
Ülkemizde kahve yetişmediği halde Türk kahvesi ürünü tüm dünyada bilinen bir içeceğimiz. Kahve, Viyana Kuşatması öncesinde Nurbanu Sultan ile Avrupa’da belirli kitlelere ulaşıyor. Viyana Kuşatması’nın (27 Eyl 1529 – 14 Eki 1529) başarısızlığa uğraması sonucunda Osmanlı’nın Viyana’nın kapılarından geri çekilmesi sürecinde çuvallarla yanında getirdiği kahveleri bırakmak zorunda kalması ise birçok sonucu beraberinde getiriyor. Deve yemi zannedilen kahve Tuna Nehri’ne dökülürken Konçerski tarafından savaş ganimeti olarak istenmesiyle hediye ediliyor. Bu olay Avrupa’nın kahveyle tanışmasına ve Viyana’daki ilk kahvehanelerin açılmasına neden oluyor.
Osmanlı’nın kahveyle ilk tanışması
Kahvenin en makbulu Yemen’de yetişen moka kahvesidir. Osmanlı tarihçisi İbrahim Peçevi ve Evliya Çelebi’nin yazılarına da konu olan Yemen dilberi dünyanın tek telveli kahvesi olma özelliğini taşır. İlk günden itibaren yanında su ile birlikte ve lokum ile servis edilmesi gelenek olmuştur. Yemen kahvesi, Kanuni Sultan Süleyman’ın Yemen’i fethi ile birlikte Yemen Valisi Özdemir Paşa vasıtasıyla imparatorluğun başkentine geliyor. Kahveyi, Yemen Valisi Özdemir Paşa, medresedeki öğrencilerin daha dinç kalarak daha çok ders çalışmaları amacıyla getiriyor. Ama medreseler tadından dolayı kahveyi reddediyor. Sufi dervişler bu içeceğe rağbet gösteriyorlar, çorba gibi kaynatarak taslarda içiyorlar. Dönem içerisinde kavurma ve çekim işleminde başarılı sonuçlar elde edilmesiyle Türk kahvesi kimliği ortaya çıkıyor.
Yine aynı dönemde Hakem ve Şems adlı iki kişi tarafından Tahtakale’de ilk kahvehane açılmıştır. O dönem birçok fetvaya konu olan ve yasaklara maruz kalan kahve, tiryakileri tarafından gizlice tüketilmeye devam etti. Geçmiş devirlerin sanatı kabul edilen seyyar kahvecilik de Cumhuriyet dönemine kadar devam etti. Kız isteme törenlerinin olmazsa olmazı, sosyalleşme aracı olarak da görülen Türk kahvesi pek çok mani ve atasözünde de geçer. Anadolu’da fal bakmak için fincanı kapatırken hala Şeyh Şazeli ruhuna Fatiha okunmaktadır. Türk kahvesi, yaşayan en büyük kültürümüzdür.
Röportajın devamı Gastronomi Turkey Dergisi'nde...
İncelemek için tıklayın: rafinedergi.gastronomiturkey.com/1/