3200 yıllık bir zeytin ağacından ilhamla doğan Ata Ağaç, doğanın binlerce
yıllık şifasını cildimize taşıyor. Markanın kurucusu Hatice Aktürk, kusursuz
zeytinyağı ve doğal kozmetik ürünleri üretmenin yanı sıra tüketiciye doğa ile
bağ kurduran, yerel üreticiye destek olan ve kültürel mirasın korunmasına
katkı sağlayan bir yaşam markası yaratmayı hedeflediklerini belirtiyor.
Tülay Bayraktar
Toprağın dili olsa ve konuşsa muhtemelen ona atılan pestisitlerden, kimyasalvatıklardan, maden sahalarından yayılan siyanürlerden nefes alamadığını anlatırdı. Doğanın ekolojik dengesini yarınlar yokmuşçasına bozma çabası; sadece toprağı değil, üzerinde yaşayan tüm canlıları da etkiliyor. Fakat nedense insanoğlu aynı toprağın üzerinde yaşadığını unutmuş gibi.
Binlerce yıldır tarihe tanıklık eden, kökleri sağlam ve taşınmaz olan zeytin ağaçları ise en değerli hazinemiz. Zeytin ve zeytinyağı sofralarımızın baş tacı. Ata Ağaç markası, zeytin ağacının şifasını cildimiz ve bedenimiz için üretiyor. Zeytin ağaçlarını ve şifasının sırrını sevgili Hatice Aktürk ile konuştuk.
Bir torba yasa ile zeytinlikler, tarım alanları, koruma altında olan alanlar, hatta meralar ve sulak alanlar madenlere açılacak. Bu konu ile ilgili neler söylemek istersin?
Zeytinliklerin madencilik faaliyetlerine açılması, sadece bir çevre meselesi değil, aynı zamanda bir gelecek ve kamu yararı meselesidir. Ata Ağaç olarak bu konuda bilimsel temelli bir yaklaşım sergiliyoruz. Yaptığımız çağrılarda açıkça ifade ettik: “Zeytin ağaçlarını taşımak ya da yok saymak yerine, onları bulundukları yerde yaşatmak toplumun ortak yararınadır. Çünkü zeytin, sadece
bir tarım ürünü değil, iklim değişikliği ile mücadelede güçlü bir karbon yutağı, binlerce yıllık bir kültürel miras ve milyonlarca insan için geçim kaynağıdır.” Bugün çıkarılan yasa değişiklikleri, “kamu yararı” kavramını dar bir ekonomik bakış açısına indirgiyor. Oysa kamu yararı, uzun vadede ekosistemleri korumaktan, çiftçinin üretim güvencesini sağlamaktan ve gelecek kuşaklara nefes alacak bir doğa bırakmaktan geçer. Bilimsel veriler bize gösteriyor ki; bir zeytin ağacını taşımak, onun ekolojik değerini ve karbon tutma kapasitesini yok etmek demektir. Bizim savunduğumuz şey, zeytinliklerin korunmasının sadece çevre için değil, ekonomi ve toplum için de gerçek bir kamu yararı olduğudur.
Ata Ağaç markasının yola çıkma amacı nedir?
Ata Ağaç, köklerini 3200 yıllık bir zeytin ağacından alıyor. Bu ağacın bize öğrettiği şey, “kalıcılık ve direnç.” Biz de markamızı kurarken; zeytinin sağlığa, toprağa ve kültüre kattığı değeri ürünlerimize taşıma amacı ile yola çıktık. Hedefimiz yalnızca kusursuz zeytinyağı ve doğal kozmetik ürünleri üretmek değil; aynı zamanda tüketiciye doğa ile bağ kurduran, yerel üreticiye destek olan ve kültürel mirasın korunmasına katkı sağlayan bir yaşam markası yaratmak.
Zeytin ağacı, sadece sofralık zeytin ve zeytinyağı olarak değil, sizin ürünleriniz ile cildimize ve bedenimize de iyi geliyor. Öncelikle çocuklar için üretilen ürünlerden biraz bahseder misin?
Biz gelecek nesillere çok önem veriyoruz. Çocuklarımızın kimyasal yüklü ürünlerle metabolizmasını bozan onları sürekli hasta eden ürünlerden kurtulması için yola çıktık. Çocuklar için en hassas ürünlerimizi geliştirdik. Zeytinyağı bazlı, tamamen doğal ve katkısız ürünlerimiz çocukların narin cildine zarar vermeden besliyor, koruyor, iyileştiriyor. Ayrıca aromatik bitkilerle desteklenmiş ürünlerimizde alerjen içermeyen, kimyasal katkı barındırmayan formüller tercih ediyoruz. Çocukların sağlığı bizim için her şeyden önemli, bu nedenle her ürünümüzü titizlikle test ederek geliştiriyoruz. Dünyada ilk defa zeytinyağını jel formuna getirdik. Anneannelerimizin saçına, cildine sürdüğü bu geleneği yaşatmak fikriyle ortaya çıktı. Sonrasında her yaştan insanın kullanabileceği ama en çok çocukların güvenle kullanabileceği bir ürün ortaya çıktı. Örneğin; sarımsaklı yağ jeli, defne yağı jeli ya da kekikli sprey gibi fonksiyonel iyileşme ürünlerimiz eşsizdir.
Yetişkinler için hangi ürünler var?
Ata Ağaç olarak, organik sertifikalı zeytin bahçelerimizden hasat sonrası elde ettiğimiz yaprakları geri dönüştürüyor ve zeytin ağaçlarının sonsuz gücünden ilham alarak, Muğla'nın dağlarından topladığımız aromatik bitkilerle zenginleştiriyoruz. Yetişkinler için ürün geliştirirken tek bir çıkış noktamız var; doğanın biyokimyasını anlamak ve onu cilde zyararlı hali ile en saf haliyle sunmak. Geleneklerimiz ve inovasyonu birleştirince muhteşem ürünler ortaya çıktı. Az ama öz içerikli çok fonksiyonel ürünler ürettik. Kullandığımızhammaddelerin en başında zeytin yaprağı ekstraktı ve hidrosolü var. Çünkü hasat sonrası atıkları değerlendiriyoruz ve en önemlisi bu kadar değerli bir içeriği doğru yollarla insanlara ulaştırıyoruz.
Ama zeytin yaprağı, oleuropein ve hidroksitirosol gibi güçlü polifenoller açısından olağanüstü zengindir. Bu bileşikler, serbest radikalleri nötralize ederek hücresel düzeyde oksidatif stresi azaltır. Böylece cildin erken yaşlanma belirtileriyle savaşmasına yardımcı olur. Kimyasal anti-aging (yaşlanma karşıtı) ürünlerinden farklı olarak, cildi baskılamak yerine doğal savunmamekanizmasını güçlendirir.
Muğla’daki eşsiz aromatik bitkileri de bu 3200 yıllık zeytin ağacının yaşam gücüyle birleştirince insanların kullanıp vazgeçemeyeceği ürünler var, mesela yüz yıkama köpüğü, yaşlanma karşıtı serumlarımız, roll -on, nemlendirici, yine ağız ve boğaz spreyleri, masaj jelleri, tonikler gibi…
Yetişkinler için geliştirdiğimiz ürünler aslında tek bir amaca hizmet ediyor. Cildi, doğanın kendi dengesiyle uyumlu hale getirmek.
3200 yaşında olduğu tahmin edilen bir zeytin ağacınız var ve markanızın adı da bu ağaçtan geliyor. Ata Ağaç konuşabilseydi bugün bize ne söylerdi?
Ata Ağaç bize şunu söylerdi: “Ben binlerce yıl boyunca bu topraklara gölge oldum, insanlara ekmek ve yağ verdim. Şimdi sıra sizde; beni ve benim gibi milyonlarca zeytin ağacını koruyun.” Aslında bu ağaç sessiz bir tanık; uygarlıkların doğuşunu, savaşları, barışları, kuraklıkları gördü. Biz de onu ve bize emanet ettiği bu direnci markamızla yaşatmaya çalışıyoruz.
Tüketiciler alacakları ürünleri görmek hatta denemek istiyorlar, bu konuda bsize nasıl ulaşabilirler?
Ofisimiz ve satış mağazamız dx ili Ula ilçesinde bulunmakta, ayrıcaürünlerimizi öncelikle Muğla Slow Food Yeryüzü Pazarı’nda tüketicilerle buluşturuyoruz. Bunun yanında çevrimiçi satış kanallarımız ve yerel iş birliklerimizle Türkiye’nin farklı bölgelerine ulaşıyoruz. Bizim için de en kıymetlisi ise doğrudan üreticiden tüketiciye temas edebilmek; çünkü burada yalnızca ürün değil, bir hikâye ve kültür de aktarılıyor.
Ürünlerin üretim süreci nasıl işliyor?
Üretim sürecimiz tamamen doğaya saygılı bir anlayışla ilerliyor. Kullandığımız zeytinyağı Milas ilçesindeki zeytinliklerinden geliyor. Aromatik bitkileri mevsiminde topluyor, özlerini çıkarıyoruz. Tüm ürünlerimizde el emeği yoğun; seri üretim yerine küçük ölçekli, özenli üretim yapıyoruz. Bu sayede hem kaliteyi hem de sürdürülebilirliği koruyoruz.
Bir de özellikle en çok kullanılan zeytinyağı sabununun renginden bahsetmek istiyorum. Tatil dönüşü herkesin çok severek aldığı o yeşil zeytinyağı sabunları ne kadar sağlıklı?
Sabunun rengini genellikle içerisine eklenen katkı maddeleri belirler. Gerçek zeytinyağı sabunu aslında daha açık, krem tonlarına yakındır. Pazarda gördüğümüz parlak yeşil sabunların çoğu boya içerir. Bizim sabunlarımızda ise hiçbir katkı yok. Saf zeytinyağının doğal rengi neyse, sabunumuz da odur. Yani renk değil, içerik sağlıklıdır. Biz tüketiciye şunu söylüyoruz, sabunda aramanız gereken şey naturel sızma zeytinyağıdır, çünkü tatil dönüşü alınan o sabunların hepsi maalesef atık hayvansal yağlarla yapılmaktadır. Ve bu da insan sağlığına oldukça zararlıdır.
www.instagram.com/ataagac