Migros firmasında Head Chef’lik görevini başarıyla yürüten Şef Umut Reçber mutfak anlayışını “Geçmişinden kopmadan yenilikçi akımlarla sürekli gelişim halinde olmak” sözleriyle özetliyor. Yakın zamanda çıkardığı Vegan Pişirici kitabıyla çok olumlu tepkiler alan Reçber, hem kaynak yetersizliği gördüğü için hem de her kaynakta bulunmayan tariflerin peşinden gitme tutkusuyla bir sonraki çalışma alanını şekersiz, unsuz ve glütensiz lezzetler olarak gösteriyor.
Röportaj: Gülçin Acar - gulcin.acar@rafinemedya.com
Çok uzun zamandır yeme-içme sektöründe hizmet sunan Şef Umut Reçber ayrıca sektörün birçok alanını da gözlemleyebilmiş deneyimli bir isim. Şu anda Migros’ta Head Chef olarak görev alan Reçber burada pandemi döneminde birçok projeye imza attı. Şef Reçber, Ev Lezzetleri ve Sokak Lezzetleri projelerinin ardından son olarak ise Migros güvencesiyle sektörün önde gelen firmalarını bir araya getiren Lezzet Meydanı projesini tüketiciyle buluşturdu. Bu kanalın yanında Şef Umut Reçber bu yılın başında Vegan Pişirici adında bir kitap çıkardı. Kısa sürede ses getirmeyi başaran bu eseri veganların yetersiz beslendiğini gözlemlediği için yazdığını söyleyen Reçber,ekliyor: “Ben vegan değilim ama bir şefim. Ve bir şefin her türlü beslenme türüne hakim olması gerektiğini savunanlardanım.” Reçber ile mutfağıyla ilgili keyifli bir sohbet gerçekleştirdik.
Mutfağa giriş hikayenizi anlatır mısınız? Şef olmaya nasıl karar verdiniz?
Benim mutfak hikayem benim için çok önemli olan ailem ile başlıyor. Kalabalığı, ailemi ve yemeği çok seven bir çocuk olarak babaannemin sofrasında inanılmaz lezzetlerle büyüdüm. 1921 yılında Sivas’ta doğan Sabire babaannem döneminin tanınan ve takdir edilen bir ismiydi. Yetiştirdiği sebzeleri, taze ot ve baharatlar ile birleştirip kendi yorumunu katan çok değerli bir Anadolu kadınıydı. Babaannem Türk mutfağının yaşayan kitabıydı benim için. Çocukluk hayallerimi aşçı olan babam ve babaannemin mutfağında besledim ve büyüttüm. Çocukluktan hayaldi aslında aşçılık. Benim babam da aşçı ve eskiden aşçılara verilen değer şimdikinden çok farklıydı. Bu yüzden babam aşçı olmamı istemedi. İlk yıl üniversitede anestezi okudum ama mutfak hayallerim için bu eğitimi yarıda bırakıp Afyon Kocatepe Üniversitesi’nde aşçılık eğitimi aldım. Hikayem bu şekilde başladı.
Migros’ta son dönemde nasıl çalışmalar gerçekleştiriyorsunuz?
Sektörün önde gelen birçok firmasında çalıştım ama en keyif aldığım dönem Migros bünyesinde bulunduğum bu zamanlar diyebilirim. Pandemi dönemine rağmen inanılmaz güzel bir yoğunluk içinde yenilikler peşinde koşmak beni zinde tutuyor. Migros bünyesindeki ilk projem Ev Lezzetleri’ydi. Bu projeden pandemi döneminde müşterilerimiz çok memnun kaldı. Bir sonraki projem Sokak Lezzetleri’ydi. Bu projeyle market içinde restorana yeni bir soluk geldi. Ülkemizde tescillenmiş tüm sokak tatlarını Migros güvencesiyle tüketebiliyor müşterilerimiz. Ve son olarak Lezzet Meydanı ile sektörün önde gelen firmalarını Migros çatısı altında topladık. Şimdiki hedefimiz bu projelerin sayısını arttırarak çoğaltmak.
Sizce başarılı bir şef olmak için en önemli kriterler neler?
Çok uzun zamandır yeme-içme sektöründeyim. Ve bu sektörün her alanında çalışma fırsatım oldu. Başarı sadece şansa bağlı olmuyor. Hala pek çok hedefim ve hayalim var. Bir malzemenin tarladan, fabrikaya hatta paketlenmesine kadar geçirdiği süreci çok iyi bilen bir şef olarak, tüm dünyada yetişen malzemelere olan hakimiyetim beni başarıya taşıdı.
Menü hazırlarken nelere dikkat ediyorsunuz?
Benim mutfak anlayışım geçmişimizden kopmadan yenilikçi akımlar ile sürekli gelişim halinde olmak aslında… Menü tasarlarken ve danışmanlarıma yardımcı olurken tüm bu bilgilerim ve birikimlerim büyük fayda sağlıyor ve yol gösterici oluyor. Koyduğum hedefler arasında, Türkiye’de yetişen her ürünün dünya ülkelerindeki gibi tanıtımını yapmak ve hak ettiği değere kavuşturmak var. Anadolu lezzetlerine verilen önemin ve değerinin bilinirliğini artırmak ve yeni fonksiyonel ürünler tasarlayarak tüm evlerde restoran kalitesiyle yemek yenmesini sağlamak istiyorum. Menü hazırlarken ülkemizde yetişmesine ve kadın üreticilere destek vermeye özen gösteriyorum. Nazilli’den incir, Rize’den yaban mersini, Gaziantep’ten fıstık ya da tarhana alırken bile üretici eğer kadın ise öncelik gösteriyorum. Onların büyümesinin ülkemize de olumlu katkı sağladığına inanıyorum.
Röportajın devamı Gastronomi Turkey Dergisi'nde...
İncelemek için tıklayın: rafinedergi.gastronomiturkey.com/2/