“Korkmaz, sadece bir marka değil, ailemin ve bu toprakların emeğinin bir sembolü” diyen Kerim Korkmaz, geçmişin değerleriyle geleceğin ihtiyaçlarını birleştirerek büyüdüklerini söylüyor.
Yarım asırlık geçmişiyle Türkiye’nin mutfak kültüründe önemli bir yere sahip olan Korkmaz, yalnızca ürünleriyle değil, temsil ettiği değerlerle de öne çıkıyor. Markanın ikinci kuşak temsilcisi ve Genel Müdürü Kerim Korkmaz, aile mirasını geleceğe taşımanın sorumluluğunu, köklü gelenekten aldığı ilhamla inovasyona dönüştürüyor.
Küçük bir dükkandan global bir markaya uzanan bu yolculuğu sabır, kalite ve vizyonla şekillendiren Korkmaz, bugün dünyanın dört bir yanında Türk mutfağını temsil ediyor.
Korkmaz markası, Türkiye’nin mutfak kültüründe köklü bir yere sahip. Aileden gelen bu mirası devralırken sizde nasıl bir sorumluluk duygusu uyandı?
Korkmaz, benim için sadece bir marka değil; ailemin, emeğin, azmin ve Türkiye mutfak kültürünün sembolü. Küçük bir dükkanda başlayan bu yolculuk, bugün milyonlarca eve giren bir markaya dönüştü. Böylesine köklü bir mirası devralmak, omuzlarıma büyük bir sorumluluk yükledi. Çünkü mesele yalnızca ürün üretmek değil, aynı zamanda insanların sofrasına, günlük yaşamına, kültürel alışkanlıklarına dokunmak. Ben her yeni ürünümüze, tüketiciye sunduğumuz her yeniliğe sadece bir ticari faaliyet gözüyle bakmıyorum. Ailemin yarım asır önce başlattığı bu serüveni, gelecek kuşaklara daha da büyüterek aktarma görevim olduğunu düşünüyorum.
Kuşaklar arası devamlılıkta, gelenekten vazgeçmeden yeniliği yakalamanın sırrı sizce nedir?
Aslında bu sorunun cevabı bizim üretim felsefemizin tam merkezinde yatıyor: "Gelenekten ilham al, geleceğe yön ver." Gelenekten koparsanız, ruhunuzu kaybedersiniz, yeniliği reddederseniz, çağın gerisinde kalırsınız. Bizim yaptığımız, geçmişin değerlerini ve kültürel kodlarını koruyarak onları modern yaşamın beklentileriyle birleştirmek. Mesela, çelik çaydanlık bizim kültürümüzün ayrılmaz bir parçası. Biz onu hem dayanıklılığıyla hem de modern tasarımıyla yeniden yorumladık. Bugün robot süpürgelerden akıllı mutfak aletlerine uzanan ürünlerimiz var. Ürünlerimizin her birinde, kültürümüzün köklü değerlerini geleceğin yenilikleriyle harmanlamaya özen gösteriyoruz.
Markanın bugün geldiği noktaya baktığınızda, geçmişten bugüne en gurur duyduğunuz dönüm noktası hangisi oldu?
Çok sayıda dönüm noktası var ama üç tanesinden özellikle söz etmek istiyorum. İlki, 1982 yılında Türkiye’nin ilk çelik çaydanlığını üretmemizdi. Bu ürün, hem mutfak kültürümüze hem de sektöre yön verdi. İkincisi, 1985’te ilk elektrikli ev aletlerini üretmemiz, bu hamleyle aslında bambaşka bir pazara girdik ve Türkiye’de bir ilki başardık. Üçüncü olarak da bugün geldiğimiz global başarıyı söyleyebilirim. Çünkü küçük bir atölyeden doğan bir markanın, bugün dünyanın dört bir yanında tanınması ve tercih edilmesi bana tarifsiz bir gurur veriyor.
Korkmaz, küçük bir atölyeden dünya çapında tanınan bir markaya dönüştü. Siz bu yolculuğu nasıl özetliyorsunuz?
Bu yolculuk, sabır, inanç, yenilikçilik ve çok çalışmanın öyküsü. 50 metrekarelik bir dükkanda başlayan bu serüven, zaman içinde her adımda daha da büyüyerek bugün 75 bin metrekarelik fabrikalara ulaştı. Yol boyunca krizler de gördük, ekonomik dalgalanmalar da yaşadık, ama hiçbir zaman hedefimizden şaşmadık. Bugün geldiğimiz noktada, sadece ürün ihraç eden bir marka değil, aynı zamanda Türkiye’nin mutfak kültürünü dünyaya tanıtan bir elçi konumundayız.
Ailenizden aldığınız hangi iş prensibini hala en çok önemsiyor ve uyguluyorsunuz?
Ailem bana küçük yaşlardan itibaren “dürüstlüğün ve kalitenin alternatifi yoktur” ilkesini öğretti. O günden bugüne iş hayatımda hep bu anlayışla hareket ettim. Kısa vadeli kazançlar yerine uzun vadeli güven inşa etmeyi tercih ettik. Bu yüzden tüketiciler Korkmaz ürününü aldığında gönül rahatlığıyla kullanıyor. Kaliteye olan bu bağlılık, bugün markamızın en büyük sermayesi.
Sizce Korkmaz’ı Türkiye’de ve dünyada farklı kılan temel değer nedir?
Korkmaz’ı farklı kılan, sadece ürün üretmemesi. Biz, mutfaklara deneyim üretiyoruz. İnsanların hayatına dokunan, kültürel bağları güçlendiren ürünler ortaya koyuyoruz. Bu noktada tasarım, teknoloji ve fonksiyonelliği aynı potada eritmemiz bizi farklılaştırıyor. Türk mutfağının samimiyetini ve paylaşım kültürünü, modern dünyanın beklentileriyle birleştirmeyi başardığımız için hem Türkiye’de hem de dünyada tüketicilerle güçlü bir bağ kurabiliyoruz.
Mutfak dünyasında teknolojinin ve tasarımın rolü giderek artıyor. Siz geleceğin mutfak trendlerini nasıl görüyorsunuz?
Gelecekte mutfaklar çok daha akıllı, kompakt ve kişiselleştirilmiş olacak. Artık insanlar hem zamandan kazanmak hem de sağlıklı beslenmek istiyor. Bu da airfryer, akıllı kahve makineleri, robot süpürgeler gibi ürünlere ilgiyi arttırıyor. Tasarım ise yalnızca estetik değil, fonksiyonelliğin de dili. Geleceğin mutfakları hem şık hem de kullanıcı dostu olacak. Biz de Ar-Ge yatırımlarımızı bu yönde yapıyoruz.
Sürdürülebilirlik ve çevre dostu üretim artık kaçınılmaz hale geldi. Korkmaz bu alanda nasıl bir yol haritası izliyor?
Korkmaz olarak biz sürdürülebilirliği bir sosyal sorumluluk değil, işimizin ayrılmaz bir parçası olarak görüyoruz. Fabrikalarımızda enerji verimliliğini arttırmaya yönelik yatırımlar yapıyoruz, geri dönüştürülebilir malzemeleri tercih ediyoruz ve uzun ömürlü ürünler geliştiriyoruz. İnanıyoruz ki, sürdürülebilirlik sadece bugünün değil, gelecek kuşakların da hakkı.
Genç kuşakların mutfak alışkanlıkları ile geçmiş kuşakların değerlerini bir araya getirmek konusunda nasıl bir vizyonunuz var?
Gençler pratik çözümler arıyor, geçmiş kuşaklar ise dayanıklılık ve geleneksel lezzetleri önemsiyor. Bizim vizyonumuz, iki yaklaşımı buluşturmak. Örneğin; büyüklerimizin alıştığı çelik tencereleri daha modern, ergonomik ve estetik tasarımlarla sunuyoruz. Aynı zamanda gençlerin taleplerine uygun kompakt kahve makineleri, smoothie blenderları gibi ürünler geliştiriyoruz. Yani sofrada geçmişin sıcaklığı ile geleceğin hızını aynı anda yaşatmak istiyoruz.
Türkiye’nin mutfak kültürünün dünyada görünür hale gelmesinde Korkmaz’ın önemli bir payı olduğunu söyleyebiliriz. Sizce bir marka gastronomiye nasıl katkı sunabilir?
Markaların gastronomiye katkısı sadece ürünle sınırlı kalmamalı. Biz, ürünlerimizle birlikte Türk mutfağının zenginliğini de dünyaya tanıtıyoruz. Uluslararası fuarlarda, gastronomi etkinliklerinde yer alarak, hem profesyonel şeflerle hem de tüketicilerle buluşuyoruz. Böylece sadece bir mutfak eşyası değil, bir kültür taşıyoruz.
Ünlü şeflerle yaptığınız iş birlikleri ve gastronomi etkinliklerinde yer almanız markaya nasıl bir değer katıyor?
Ünlü şeflerle iş birliği yapmak, ürünlerimizin profesyonel mutfaklardaki performansını test etme fırsatı sunuyor. Onlardan aldığımız geri bildirimlerle ürünlerimizi daha da geliştiriyoruz. Ayrıca, bu iş birlikleri sayesinde markamız sadece tüketiciyle değil, gastronomi dünyasının en önemli temsilcileriyle de buluşuyor. Bu da bize hem prestij hem de inovasyon gücü katıyor.
Sizin mutfaktaki favori Korkmaz ürününüz hangisi?
Favori mutfak ürünüm köz tadında kahve yapan Kahvekolik Aqua Kahve makinesi.
İş dışında mutfakla kişisel bağınız nasıl? Yemek yapmayı sever misiniz?
Yemek yapmayı çok seviyorum. Mutfak benim için sadece işin bir parçası değil, aynı zamanda keyif aldığım bir alan. Özellikle mantar toplamayı ve mantar pişirmeyi çok severim. Ayrıca kendi ürünlerimizi kullanarak yemek yapmak, hem onların performansını kullanıcı gözünden değerlendirmemi sağlıyor hem de işime olan bağlılığımı güçlendiriyor. Her gün bir fincan Türk kahvesi içerim bu sebeple.
Bugünden geriye dönüp baktığınızda, gençliğinizdeki Kerim Korkmaz’a hangi tavsiyeyi vermek isterdiniz?
Gençliğime dönüp bir tavsiye vermem gerekseydi, büyük ihtimalle ‘endişelenme, her deneyim seni doğru yere taşıyacak’ derdim. Çünkü bugün olduğum noktaya, yaşadığım her tecrübenin katkısı oldu. Hatalar da başarılar kadar öğreticiymiş; bunu genç yaşta bilmek insana güven verirdi.
www.korkmaz.com.tr